Tante Rosa by Sevgi Soysal


Tante Rosa
Title : Tante Rosa
Author :
Rating :
ISBN : -
Language : Turkish
Format Type : Kindle , Hardcover , Paperback , Audiobook & More
Number of Pages : 140
Publication : First published January 1, 1968

TANTE ROSA, Sevgi Soysal'ın ilk kitaplarından biridir. Ancak 1968'den bu yana hala yazarın en önemli kitaplarından biri olarak nitelendirilmektedir. Gerçekten de TANTE ROSA, özüyle, biçimiyle hiç eskimeyen yapıtlar arasındadır. Kimdir, kimin nesidir, nerelidir TANER ROSA? Onu bir kitabın sayfalarından sıyrılıp çıkaran, canlandıran güç nedir? Neden unutulmayan bir ad olmuştur TANTE ROSA? Bizi TANTE ROSA ile tanıştıran Sevgi soysal, onu yine kendisi tanıtır bize. TANTE ROSA, -...bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır.- TANE ROSA, bütün şartlarda yaşayabilir; TANTE ROSA başkası tarafından verilmiş bir ad, başkası tarafından çektirilmiş acılardır, beceriksizliklerde ısrardır. Kısacası TANTE ROSA, hiçbir şeyi öğrenemeden, öğretmenden yaşamış ve ölmüş başarısız bir kadındır. Ve TANTE ROSA böyle kadının, küçücük bir kitaba Sevgi Soysal'ın ustalığıyla sığdırılmış kocaman öyküleridir.


Tante Rosa Reviews


  • Tugba

    Önce bir itiraf ile başlayacağım. Bu kitabı peş peşe iki defa okudum çünkü ilkinde hiçbir şey anlamadım. Bunun iki sebebi olabilir: Birincisi kitabı ince olduğu için nasılsa bir çırpıda okurum ben bunu diye düşünüp hızlı bir okuma gerçekleştirdiğim için. İkincisi de şimdiye kadar okuduğum en sıra dışı kitap olduğu için.

    Evet, bu gerçekten de sıra dışı bir kitap ve bana göre bu özelliğini ana karakter Rosa’dan ve yazarın ironik anlatımından alıyor. Kitabı ilk okuduğumda anlatım dilini çözememiştim; peş peşe kurulmuş devrik cümleler, birbirini tekrarlayan kelimeler, cümle içerisinde … (üç nokta) işareti konarak boş bırakılmış yerler. Alışık olmadığım bir düzende ilerleyen bu satırlara kendimi veremiyor ve sık sık hikayeden kopuyordum. Bununla beraber bir de ana karakteri tam olarak çözümleyememiştim. Aykırı davranışları, farklı hayat tarzı onu kafamda bir türlü oturtamamaya neden oluyordu. Yoksa ben mi yanlış anlıyordum okuduklarımı? Kitabı bitirdikten sonra kendimi çok kötü hissettim. İlk sayfasını büyük bir merakla açtığım kitabın, son sayfasını hüsranla kapatmayı asla yediremedim kendime ve hemen akabinde inatla tekrar okumaya başladım. Sevgi Soysal’ı ilk defa okuyordum evet ama son olmayacaktı, olmamalıydı. Çünkü hakkında çok güzel, çok özel şeyler okumuştum bu zamana kadar ve hepsi de ayrı ayrı bende onun eserlerine karşı büyük merak uyandırmıştı. Sorun bende olmalıydı, lütfen öyle olsundu. Nihayet ikinci okumamla birlikte bütün taşlar yerine oturdu ve şimdi daha mutlu bir okurum :)

    Kitap, Tante Rosa isimli ana karakterin, hayatının farklı zamanlarını yansıtan 14 farkı öyküden oluşuyor ve yanılmıyorsam öykülerin çoğu Almanya’da geçiyor. ilk öykü Tante Rosa’nın çocukluğunda at cambazı olma hayali ile başlıyor. ilerleyen öykülerde Rosa’nın hayatını sürdürebilmek adına giriştiği sıra dışı işleri (vestiyer-tuvalet temizleyiciliği, bir genelevde kasiyerlik, şişe toplayıcılığı vb..), mutsuz evliliklerini, terk edişlerini, kendini ifade edemeyişlerini, başarısızlıklarını okuyoruz. Bir de her öyküde mutlaka adı geçen, ana karakterle bütünleşen ve onun üzerinde büyük etki yaratan Sizlerle Başbaşa dergisi var. Rosa hayatı hep bu dergiden okumuş. Kendi deneyimleyene kadar da hep orada anlatılan aşklardan, hikayelerden, karakterlerden, haberlerden etkilenmiş. Bu nedenle yaşadığı benzer deneyimlerden sonra dergide okuduklarına hep bir gönderme yapıyor. Kitabın bu birleştiriciliğini çok sevdim.

    Bence Tante Rosa, üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve anlaşılması gereken bir karakter. Neden sık sık iş değiştiriyor? Neden birlikte olduğu adamlara katlanamayıp ardında küçük çocuklar bırakarak onları kolayca terk ediyor? Neden sürekli başarısızlığa uğruyor ve hikayeleri aslında bize ne tür mesajlar vermeye çalışıyor?

    Yazar Sevgi Soysal kendi cümleleriyle Tante Rosa’yı şöyle ifade ediyor:
    “Tante Rosa; iş aramak demektir. Aşık ve koca aramak demektir. “
    “Tante Rosa bir kapı dışarı atılmadır. Çalıştığı ayın parasını bile alamadan.”
    “Bir de Sizlerle Başbaşa dergisidir Rosa.”
    “Tante Rosa, bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır.”


    Kitap ile ilgili yaptığım okumalardan anladığım kadarıyla Sevgi Soysal ana karakteri oluştururken kendi aile ve yaşam deneyimlerinden etkilenmiş. Ana karakter aslında Sevgi Soysal’ın anneannesi, teyzesi ve kendisininin bir bileşimi. Yani bu üç kadının tek bir karaktere bürünmüş hali Tante Rosa. Kitap, ilk basımının yapıldığı 1968 yılında pek anlaşılamamış hatta Türk toplumu tarafından yerli olmamakla eleştirilmiş. Bunun nedenlerini kitabı okuduğunuzda net bir şekilde anlayabiliyorsunuz. Ayrıca yazarın Alman bir annenin çocuğu olduğunu, dolayısıyla annesinin yanında, farklı bir toplumda yetiştiğini ve bu topluma (kültüre) mensup aile bireylerinden etkilenmiş olduğunu bilmek de kitap ile ilgili eski zamanlarda yapılan farklı yorumlamalara gereken bütün cevapları veriyor aslında.

    Tante Rosa’dan sonra Sevgi Soysal’dan okumak istediğim bir sonraki kitaplar 12 Mart olaylarından bahsettiği “Yenişehir’de bir Öğle Vakti” ve yakalandığı kanser hastalığı dönemlerinde yazdığı, 12 Mart dönemi cezaevi koşullarını anlatan “Barış Adlı Çocuk”.

    Yazarın, yorumumda adı geçen tüm kitaplarını okumanızı şiddetle öneririm.

    Kitapla Kalın,

  • Miray

    Harika harika harika! Türk edebiyatında bugüne dek rastladığım en başarılı kadın öyküsü diyebilirim. Hani bazı kadınlar vardır, anneanneler, teyzeler, hiç duymamışlardır bile belki feminizmi. Ama onların varoluşları o kadar güçlüdür ki, kendileri başlı başına mücadelenin vücut bulmuş halidirler zaten. Dünyadaki tüm değer yargılarına, kadınlıkla erkeklikle ilgili tüm saçmalıklara kurşungeçirmez, cıvıl cıvıl, bir yanı da hüzünlü harika bir karakter Tante Rosa. Hayran kaldım. İşte edebiyatta bir mesaj verilecekse, bir toplum resmi çizilecekse, böyle çizilmeli. Kör göze parmak değil, ışıl ışıl işlenmiş bir hikayenin içinde, kendiliğinden.

    Okunsun okunsun, tekrar tekrar okunsun.

  • Heba

    العمة " روزا " ...امرأة عجوز عنيدة...متمردة..جريئة ، تتمتع بروح دعابة مُشاكس ، لديها رصيد لابأس به أبداً من التصرفات الطائشة المتهورة...
    المشيب يغزوها...والتجاعيد شقت طريقها في وجهها ، ورسمت تغضنات على جلدها ، وتراها تكسو وجهها بمساحيق التجميل وتهتم بأناقتها وزينتها...هى تريد أن تبدو دائماً جميلة...إنها رغبة الأنثى التى بداخلها والتي لا تخضع لمُضي الزمن...
    تحب...وفي كل مرة تبدأ الحكاية بحماقة وتنتهي بكارثة...
    امرأة لا تنصت إلا لصوتها الداخلي هو من يُملي عليها خياراتها ويُصدر الأحكام بشأنها دون أن تنتظر رأي الآخرين...
    لم تجلس حبيسة جدران منزلها وحيدة بل كانت تبحث عن عمل إصراراً منها على الحياة....بالرغم من خيباتها المتكررة...فقد كانت تعرف طرقاُ سريعة لكسب المال وطرق أسرع لتبديده....
    بنهاية المطاف هل يمكنني قول شيء ما...
    ولكن بصوت خفيض...بالرغم من تصرفاتها الطائشة وحماقاتها والبذاءات التي كانت تطلقها من وقتٍ لآخر والتي لم أتقبلها أبداً... إلا إنني أحببتها....
    - ماذا....لم أسمعك جيداً...؟..
    لقد أحببتها...لا أدري كيف ولكنني قد فعلت...
    أحياناً نفتقد لبعض الأشياء كثيراً ، وخصوصاً لو كان الحب هو الشيء المفقود ، فجأة يتغير مقياس الشخص ولا يعرف الصواب من الخطأ..

  • Burak

    Çok korkmuştum bu kitaba başlarken Sevgi Soysal da anlayamadığım, bana hitap etmeyen yazarların arasına katılacak diye, ne kadar yanılmışım. Tante Rosa muhteşem bir metin. 14 kısa anlatıyla çocukluğundan başlayıp ölümüne kadar takip ediyoruz Rosa'yı. Bazen kendi arzularını takip etse de çoğu zaman toplumun ona dayattığı kurallara uymaya çalışan ama yine de toplumda bir yer edinemeyen, kadın olduğu için kendisine sürekli yeni kurallar dayatılan ve neyi tercih ederse etsin "doğru" olana ulaşamayan bir karakter Rosa. Üzerine ne söylersem ukalalık etmişim gibi hissedeceğim galiba, özetle çok ama çok sevdim ben bu kısacık kitabı.

    Sevgi Soysal'la tanışmak için çok geç kalmışım. Yazdığı her şeyi okuyacağım.

  • Yaprak

    Uzun zamandır okuduğum en hüzünlü şeydi.

  • Hakan

    yeniden yeniden başlamak, sadece inat, sadece ısrar etmek direnmek midir?.. bırakıp gitmek özgürlük müdür hep?. bilmeden yaşamaya yaşamak denir mi, anlamadan ölmeye ölmek?.. tante rosa “hayır”ın hikayesi. küçük, basit, ironik, iyi ki ironik, güzel bir hikaye.

    (aşağıda tante rosa’yı boyun eğmeyen bir özgürlük savaşçısı ilan eden, onun kendi seçtiği hayatı yaşadığını söyleyen beş yıldızlı yorumlar var. basit, meselesini doğrudan anlatan bir kitabı anlamadan, anlamamaktan bile kötü bir yanlış anlamayla hatta anlattığının tam karşıtı bir anlamayla sevmek nasıl korkunç bir şey anlamak mümkün değil!)

    sevgi soysal tante rosa’yı ön hazırlık yapmadan, bitirememe korkusuyla ve hiçbir hikayeyi düzeltmeden yaz��p “ansızın” bitirdiğini söylemiş bir söyleşisinde (söyleşi kitabın bilgi yayınevi baskısının sonunda mevcut). bu yöntem(sizlik) neredeyse mucizevi biçimde kitaba bir işlerlik, bir güç katmış. (erdal öz, tante rosa için “çeviri hikaye” demiş, bu “içimden geldiği gibi” diline rağmen nasıl demiş, bu kitap niye sevilmemiş, bunu da anlamak mümkün değil!)

    zamanında, nasıl bir mantıkla bilinmez, “yerli” olmamakla eleştirilirken sevgi soysal’ın bir cevap ya da savunma olarak anneannesinden, teyzesinden bahsettiğini, kitaptaki hikayelerin gerçek olduğunu söylediğini de (bilgi yayınevi baskısından) bildiğimize göre toparlayalım: kötü, çok kötü olabilecek tante rosa gerçekliğe eleştirel, ironik ve zaman zaman eğlenceli bakışıyla, bu bakışı yansıtan diliyle güzel bir kitap olmuş.

    alıntıyla bitiriyorum. hem kahraman tante rosa için hem de kitap olarak tante rosa için okumak mümkün: “yeni bir tante rosa, bilen, tanıyan, anlayan bir tante rosa yaşamalı, gerçekten yaşamalı…"

  • Konserve Ruhlar

    Dünyanın en özgür kadını mıydı Tante Rosa? Yoksa dünyanın özgür olmak isteyen tüm kadınlarının tek bir bedende toplanmış hali miydi? Kimdi?
    At cambazı olmak isteyen küçücük bir kızdı en başta. Kendine özgü hayalleri vardı. Daha küçücük bir çocukken, parlak üniformalı yakışıklı subayların , ilk fırsatta kendi bencilliklerinin efendisi olduklarını gördü. Hayatın magazin dergilerindeki büyüsünün gerçek olmadığını anlayıverdi. Kendini keşfettiğinde ötekileştirildi. At cambazı olamadığı gibi rahibe olmayı da beceremedi. Denedi ama. Hayatı boyunca denedi. İstediklerinin peşinden gitmenin kötü bir şey olmadığını bilemeyişine rağmen, tüm bilmeyişlerinin izinden yol aldı.
    devamı:

    http://konserveruhlar.wordpress.com/2...

  • Koray

    Yenişehir'de bir Öğle Vakti'nden sonra hemen okuduğum 2. Sevgi Soysal başyapıtı. Sevgi Soysal çok yaşamayacağını bilmiş ki, kırk yıllık kısacık bir ömre çok şey sığdırmış. Kitap da ömrü gibi kısacık ama yoğun duygular barındırıyor. Sevgi Soysal ‘kendini çok başarısız, varlığını anlamsız, hiçbir şeyi gerçekleştirememiş’ bulduğu zamanda yazmış Tante Rosa’yı. Bu sebeple de özel bir romandır, çünkü yazarın iç dünyasına ve ailesine dair fikir sahibi oluruz bu hayalperest karakter sayesinde. Eşine yazdığı şu mektup ne sıcaktır: "...Canım Mümtaz, Bugün Cumhuriyet bayramı. Çocuklar ellerinde kâğıt bayraklarla tafra atıyor sokaklarda. Aynen benim çocukluğumdaki gibi. Gazetelerde demeçler. Donan-çözülen-donan buhran. Eğitim Vakfı’nın son buluşu; cenazeye çelenk göndermeyin! Biraz yukarıda bir ilân: “Serpil Aktan ile Olgun Portakal nişanlandılar.” İş ilanlarına bakıyorum; Musazedelerdenim biliyorsun. Bir sihirbaz, ortaokul mezunu bayan yardımcı arıyormuş, ne dersin? Belki ondan biraz büyü öğrenirim de sana kavuşurum. İlânın birinde de “Almanca’dan anlayan genç bayan aranıyor” diyordu. Telefon ettim, “Ne demek bu Almanca’dan anlayan” diye, “İşe talip olanın kalitesine bakar” dediler; “İş ne?” dedim; “Birlikte Almancamızı ilerleteceğiz” dediler. Ben de en az buhran kadar dondum. Önümüzdeki hafta, belki, Günter Grass’ın “Davul” romanını çevirmek için Bilgi Yayınevi’yle anlaşacağım..."
    “Soysal, Tante Rosa’nın adını, bir Bavyera köyünde gerçekten aforoz edilmiş, çocuklarını, kocalarını bırakıp büyük bir kente gitmiş, at cambazı olmak isteyen, rahibeler okulundan kovulan teyzesi Tante Rosa’dan aldığını belirtir. Ama ardından da şunu da ekler; ‘O büyük annemden başlayıp bende biten çizgidir’…
    "...Tekrar tekrar çirkinlikleri yaşamaktır ihtiyarlık. bir insan erken gelen yaşlılıklardan sorumludur..." (İhtiyarlık)
    "...Rosa’nın babası on sekiz yıllık garantiyi dolduramadan ölünce anacığı firma değiştirerek Rosa’nın mutluluğunu yeniden garantiye aldı..." (Yeni evlilik)
    "...Aile mutfakta, yatak odasında ve bodrumda savaşın eksilmesini bekliyordu. Savaş eksilmiyordu, önce babalar eksildi, sonra ağabeyler eksildi, savaş eksilmedi..."
    "...Tante Rosa, bir sabah uyandı, kendi hayvanının da uyandığını anladı ve kendi hayvanını sevdi..." (Cinselliği keşif)
    "...Bir kedi her zaman güzeldir. Açlık, tokluk, aşk, nefret tanımayan sürekli bir güzellik..." (Kediler)
    "...İnsanları sevmemeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi..."
    "...O Rosa ki kimseye bir şey öğretemeyip, kimseden bir şey öğrenmeyendir..."

  • Çağdaş T

    Goodreads arkadaşlarımın birçoğunun 5 yıldız verdiğini görünce acaba bir şeyleri mi kaçırdım diye düşünüp yorumları okudum. Tante Rosa özelinde kitabın vermek istediği mesajlar olsa da ben hiç keyif almadım.

  • Mehtap Budak

    İlk kez 1968 yılında yayınlanan bu kitap için Funda Soysal “Türkiye için erken öten bir horoz gibidir” diyor. Geçen 52 yıl sonrasında aslında durumun pek değişmediğini görmek çok acı.

    “Tante Rosa rahibe okulunda vücudunun kötü bir şey olduğunu öğrendi”

    “Sen süsüne, güzelliğine düşkün bir günahkarsın”

    Bir çok kültürde günümüzde de din olgusu altında kadına yapılan baskıyı kanıksamış olarak izlemiyor muyuz?

    “Eve aldığı birkaç parça eşyanın bekçiliğini yapmadım diye bana çatacak adam değil , felsefeye ihtiyacım var benim, ya, felsefeye. Benim kocam bana Hisndistan’ı anlatır, oranın değişik inanışlarını anlatır.”

    Kadınları anlamıyorum diyen erkeklere ithaf ediyorum.

    Kitap gerçektende bir çok kadının iç sesine tercüman oluyor. Ne yazık ki çoğumuz onun kadar cesur değiliz. Kaçımız, konfor alanımızdan (Bu alan gönüllü hapishanelerimiz olsa bile) çıkabilmeyi göz önüne alabiliyoruz?
    Rosa “ilkbaharda uçuşan kavak pamuğu” olsa bile kendi iradesiyle bunu seçme özgüvenini gösterebilmiş.

    Yapısal olarak tekrar eden cümleleri ilk etapta yadırgasamda sonrasında alıştım. Bu arada “Tante Rosa’nın Düşü” bölümü beni en etkileyen bölüm oldu.

  • Gülnur Baytaroğlu

    "Adam ses etmeden gitti.Bir şey başlamadan biterse.Tekrar tekrar çirkinlikleri yaşamaktır ihtiyarlık.Bir insan erken gelen yaşlılıklardan sorumludur.Çok konuşmak hiçbir şeyi düzeltmedi.Istediğin kadar yeniden başla anlatmaya,bütün sözcükleri evir çevir; çirkin tekrarları sıvayamazsın.Bir kadının bir kez yalancıktan inlemesi bile fazladır.Bir kez yalancıktan sokulması.Çirkinlikleri tekrarlamaktansa enayi başlangıçlara koşturmalı."

  • bellatrix begins

    Bu kitabın bir Türk yazar tarafından yazıldığına inanmak zor, Tezer Özlü de biraz böyle gelirdi ama Sevgi Soysal bambaşkaymış. Uyarlama oyun izliyor gibiydim ama bir yandan da acayip keyif aldım, bitsin istemedim. Harika.

  • Deniz Urs

    Kasvetsiz ve bunalım olmayan, aksine mizahi ve tersinleyen bir dille; kasvetli ve bunalım olabilecek “Kadınca”bir hayatı resmetmiş Sevgi Soysal.

  • G. İlke

    Sevgi Soysal, seni çok büyük seviyorum ya. Yine muhteşem bir hikâyecilik örneği, yine muhteşem bir kitap yazmışsın. Bu kadar erken ölmeseydin kimbilir daha ne hikâyeler anlatacaktın bize.. Tante Rosa hem doğal hem olağanüstü bir kadın. Onun yaşam öyküsünü okumak insanı süper hızlı bir "kadının varoluşu" yolculuğuna çıkarıyor. Bana soracak olursanız herkesin okumasını tavsiye ederim, Tante Rosa'nın delilikle gerçekçilik arasında yürüdüğü ve zaman zaman iki tarafa da meylettiği o ince çizgiyi sorgulayın isterim. =)

  • Özün

    elbette tabi aşk da örgütlenmesi ve haklarının savunulması gereken bir şeydir. ve elbette ki bir otomobil, çamaşır makinası, elektrik süpürgesi olamayız ki bizden önceki modelin bozukluklarından sıyrılmış olarak piyasaya sürülmek isteyelim. haklısın tante rosa.

    tekrar görüşmek dileğiyle, arada yine seninle konuşmak lazım.

  • Asli

    kısa ama etkileyici.eğlenceli ama hüzünlü.feminist gibi ama aslında gerçek.

  • Ozgur Sevgi

    Yıllar önce okuduğumda da şimdi de herhalde bundan yirmi yıl sonra okusam da her zaman taze, ışıltılı ve yepyeni kalacak bir metin Tante Rosa. Bir röportajında şöyle demiş Sevgi Soysal: “Önceki kuşağın yazdıklarına, özlerinden çok biçimlerinin cılızlığı açısından karşı çıkmak istedik... Biçimlerin tekdüzeliği, anlatımlarında sadelik adına katlandıkları sığlık, bütün gerçeklik çabalarına karşılık, yaşamayan bir örnek kişiler yaratmaya götürüyordu kendilerini. Kişiyi yeniden ele alıp yeni baştan yaratmak gerekiyordu bu durumda.” Tante Rosa'da bunu yapmış, metin her şeyden önce Türkçe konvansiyonel edebiyatına biçimsel bir itiraz, diliyle, uçarılığıyla, sığlığa karşı mizahla, karakterine gösterdiği şefkatle.
    Ama aynı zamanda Tante Rosa'nın pek çok yorumunda yapıldığı gibi onu estetize etmekten ya da idealize etmekten de uzak duruyor bana kalırsa Sevgi Soysal. Kahramanına duyduğu şefkat kahramanıyla arasına koyduğu mesafeyi görünmez kılmamalı bence. Tam da bu meseleyi, okuduğum en güzel Tanta Rosa yorumlarından birinde, Tülin Ural çok iyi tartışmış, o yüzden buraya onun yazısının linkini de ekliyorum, meraklısı okusun diye:
    https://www.5harfliler.com/tante-rosa...
    Bu şahane metinde, Tante Rosa bir anti kahraman olarak yüceltilmiyor da, özdeşleşmemiz hep bilinçli olarak engelleniyor. Bütün kadınca bilemeyişlerimizin, içinde hareket ettiğimiz dünyanın sınırlarının ve Tante Rosa'nın kendi 'kusurlu' halinin sonucu bu hikayede bir melankoli ve kayıp da var. Biz kadınlara layık görülen dünyanın sınırlarına çarptıkça çıkan bir melankoli ve kayıp. Tante Rosa da hep o sınırlara çarparak geri döner, parçalanır, ruhu zedelenir ya da aç kalır, soğukta kalır, ayakları üşür. Ama idealize etmeden, estetize etmeden de olsa muhakkak söylemek gerekir ki Tante Rosa, bütün kusurlarına rağmen ya da belki kusurlarıyla, eksikliğini üstlendiği için, kazanıp kaybetmeyi belki de herkes gibi umursamadan yoluna devam ettiği için, hikayesine sadık kaldığı için bu kadar etkileyici bir karakterdir. Kazanmanın ya da kaybetmenin ötesinde, neşeyi ve sıkıntıyı üstlenerek yolunda devam etmenin kendisi tüm kadınlar için muazzam bir kapasiteyi açığa çıkararak yürümek demek. Şeylere hem öfkelenip ama bazen de eline alıp sakince bakarak. Bildiğin, inandığın gibi, elinden geldiği kadar. Yolunda yürümeyi sürdürerek ama.
    “Acımadan, hoşgörü nedir bilmeden bakıyordu yeni Rosa:
    - Senin bir ağaç gibi, bir kedi gibi, bir kanarya gibi, bir koltuk gibi, bir kâğıt gibi, bir perde gibi, bir giysi gibi, bir kalem gibi, bir şapka gibi, kuruyuverdiğin, uyuzlaşıverdiğin, ötmeyiverdiğin, yırtılıverdiğin, yıkılıverdiğin, eskiyiverdiğin, aşınıverdiğin, bitiverdiğin, uçuverdiğin, demektir bu. Ancak bir ağaç kuruyuverir, bir ev yıkılıverir, bir makina duruverir, bir pabuç aşınıverir, ansızın buharlaşıverir ve hiç önemli de­ğildir bu. Öncesiz ve sonrasız, bağlantısız ve belgesiz tükenivermek bir ağacın, bir evin, bir pabucun hakkıdır. Bir in­sanın, bir insanın ama, bir Rosa’nın niçin eskidiğini bilmem gerek, yeni Rosa’yı bunun üstüne kurmam gerek.”

  • Derya Karataş

    Sevgi Soysal'in Tutkulu Perçem kitabından sonra sevgili @handanbali önderliğindeki okuma grubumuza birlikte şimdi de Tante Rosa yı okuduk. Sevgi Soysal mizahi yönü o kadar yuksek ve dayatılmış yargılarla öyle incelikle alay eden birisi ki savaş sonrası yokluk zamanında anlatılanları bile onun o umut dolu cümlelerinden neredeyse yoklugun farkina varmadan dinliyorsunuz. Bu yokluk guclu bir umudun karsisinda anlamini yitiriyor.Ne de olsa becerikli insanların değil, her yolu beceriksizliğe çıkan kişilerde umut asıl anlamını kazanır. Sevgi Soysal ile ilgili yazılmış eleştirilere baktığımda yazarın varoluşçuluk akımından etkilendiği vurgulamışsa da ben bu akımın etkilerini Tutkulu Perçem eserinde daha çok gördüğümü söyleyebilirim. Varoluşçuluk akımının getirdiği karamsarlık o kitaptaki öykülerde daha baskinken Tante Rosa absurd hikayelerin toplamı olarak tezahür ediyor. Rosa'nin yasadiklarini absurd olarak gormem bir yandan beni yasadigimiz sistemi cok mantikli gormeye iten kendi basmakalipligimin da yansıması olabilir elbet. Rosa nin en buyuk itirazi her turlu isin baskalarinin tekelinde olmasinda yatiyor ve bu da guclu bir sekilde dile getiriliyor.Feminist yazın ile ilgilenmek isteyenler Tante Rosa gibi topluma karşı çıkan ama bu karşı çıkmayı da büyük bir doğallıkla yapan bir karakteri kesinlikle okumalı.

  • Hatice

    Toplum tarafından “İsteklerine, tutkularına ket vur, bizim dayattığımız şekilde yaşaman gerekiyor” denilen bir başka kadın daha Tante Rosa. Hayatının her safhasını kendine özgü yaşıyor. Hataları yok mu? Var tabi (özellikle affedilmeyecek, çok belirgin bir hatası var beni sinir eden), kusursuz değil. Fakat hüzne boğulmuş olmasına rağmen, özgürlüğüne hayran kalıyorsunuz. Yürüdüğü yolda düşüp düşüp tekrar ayağa kalkıyor. Soysal'ın değişik bir anlatımı var, tekrarlamalar bazı yerlerde sıktı ama yine de okuması keyifliydi. Çizimleri de kitaba çok yakıştırdım bu arada.

  • Gizem

    İyi ki kitaplarınla tanışma fırsatı buldum Sevgi Soysal...

  • Duygu Sevimli Çeltik

    Sevgi Soysal'ın en unutamayacağım kitaplarından oldu Tante Rosa. "Kadın" tahlilini öyle iyi yapmış ki Soysal, havalimanı metrosunda sabahın 6'sında beni bana anlatan satırları okurken kafa sallarken buldum kendimi. Hemen ardından Rosa'nın hiçbir alışkanlığının kölesi olmadan, kendi lüksüne dahi boyun eğmeden özgürlükten özgürlüğe sıçrayışı içimde şarkılarla yankılandı. Rosa bir çoğumuzun yaşamak istediği gençliği yaşayıp, bir çoğumuzun korktuğu bir yaşlılıkla KENDİ SEÇTİĞİ HAYATI yaşadı. Bir kez daha Sevgi Soysal'ın ruhuna reverans yapıyorum çok öpüyorum kendisini.

  • Gamze

    "I Love You" ya ne sandın? Bir kendime I Love You!

  • Aliaa Mohamed

    حكايات متتالية لشخصية العمة روز، قد نجد أن ما بها من مساوئ يفوق المزايا ولكن رغم ذلك تجد شيئًا غريبًا يجعلك تحبها وتستمتع بقصصها التي ترويها عن حياتها والنحس الذي لازمها حتى بعد وفاتها والحزن الذي غلف أيامها وحيلها المختلفة لإخفاء آلامها، أحببت العمة روز حقًا بكل ما فيها.

  • claire zachanassian

    hepimizden rosa olmamızı istediler böylece bir erkek bulabilelim, peki sonra ne olacak evi çekip çevirip çocukları büyütürken rosa olmayı bırakalım mı

  • Eren Nadir Akşamoğlu

    “Çıplaktık, yürüyorduk, arkamda, ne tanıdığım, ne seçtiğim, yürüyorduk dehlizde. Sınavın ne olduğunu ne o biliyordu, ne ben. Kimin sınava çekileceğini ne o biliyordu ne ben. Bir dehlize niçin gidilir ve dehlizin sonunda ne olabilir? Yeni bir köstebek deliği. Bir köstebek deliğinden çıkmayı bilmek gerek, diye konuştuk, ben konuştum. Rosa konuştu. Sınavımız koygun ormanların geçit vermez sıklığındaki köstebek deliğinden süzülerek dehlizin sonundaki kurtarıcı deliği bulmak, ormanın bitimini bulmak. Bu buluş büyük bir zeka eseridir ve yanlıştır. Tante Rosa yanlışa verilen addır. Hiç büyümemeli, kurmamalı böyle cümleler. Gündelik bayağılıklar için süslemeler yapmamalı.’’

  • Semih Eker

    Kendi bildiğini, istediğini yaşadı Tante Rosa, özgür bir kadın olarak...Savaştı, kazanamasa da en azından zorladı(belki de kendince kazandı).

    * Savaş eksilmiyordu, önce babalar eksildi, sonra ağabeyler eksildi, savaş hiç eksilmedi.

    * Sokaktan ayıklar, sarhoşlar, açlar, toklar, güzeller, çirkinler geçiyor. Sarhoş olunur, ama sokakta sızılmaz, aşık olunur ama sokakta yatılmaz, doyulur ama sokakta sıçılmaz, sokak gelip geçmek içindir...

  • Ceyda Akınç

    Tante Rosa, bulunduğu toplumun sınırlarını kabul etmeyen, kendine çıkış yolu arayan fakat bunun için her deliğe sonu aydınlıktır belki diye atlayan bir kadının hikayeleri...Yazıldığı dönemi düşündüğünüzde Türkiye için alışık olmayan bir kadın portresi.. aslında hala çok kabul edilebilen bir profil olmasa da, varolabileceği düşünülebilen bir kadın.. Üslubunu ve anlatımını beğendiğim için bana yazarın diğer eserlerini de okutturan bir kitap

  • Mustafa Şahin

    Toplumun istediği şekilde değil, kendisi olarak kendi isteklerine göre yaşamayı seçti Rosa. Hayal etti, çabaladı, denedi. Evet, en azından denedi. Bu 'kendi olma'nın bedelini ise gömülecek bir yere uygun bulunmayarak ödedi.

  • Özge Erdönmez

    Yaşarken ne yapmak istiyorsa onu yapan, başkaları için 'dikiş tutturamayan' diye nitelendirilebilecek ama yaşarken ne başkalarını düşünen ne de başkalarının onun hakkında ne düşündüğünü düşünen bir kadındır Tante Rosa. Çocuklarını bile düşünmeden bırakıp gidebilen bir kadındır; dileyenin hakkında dilediği gibi düşünebileceği. Bencildir; kendini her şeyden çok seven insanlar gibi.
    Sadece kendi hayatının içinden, gittiği yol üzerinden bakıp, kendisinin dayandığı ve aşmaya çalıştığı zorlukları yenmek için çabalamayanlara cesaretsiz diyenler; bir şeyi gerçekleştirmek için gerçekleştirenler, "ya gerçekleştiremedi derlerse?" diyenler de olabilir. Vazgeçmenin de bir cesareti vardır; bu bağlamda Tante Rosa bütün kadınca bilemeyişlerin tek adı olarak anılsa da, cesaretin de bir o kadar adıdır. Yaptığı yanlışlara, olduramamalara rağmen devam edebilen biridir o. Sadece kalbinin sesini dinlemesine rağmen; aslında belki de tam da bu yüzden razı olamayan bir kadındır.
    “Her şey özlenebilir. Her şey tutku konusu olabilir. Her şey aynı ölçüde kutsal ve aynı ölçüde aşağılık olabilir. Tutkular çevreye göre değişen şeylerdir. Evli kadınlar toplantısında, en temiz pak aile kadını olmaya özenen aynı kadın, orospuların yanında en orospu olmayı niçin istemesin? Önemli olan istektir, hiçbir istek diğerinden soylu değildir, değildir, böyle düşünmüş olabilir Rosa gizliden.”
    Öğretilen ve dayatılan şeyler; içinde at koşturabileceğimiz cinsten bir özgürlük alanında yaşayanlar için de arzulanan şeyler olabilir, kötülükleri ve sıkıcılıkları dayatılmasındadır. İçinde yaşadığı toplumun çoğunluğunun arzularına, hayallerine sahip olmayanlar o topraklarda solar ya da “aforoz edilir”. Tante Rosa kendini sevdiği için gider, özgürlüğünü de yanına alarak, isteklerinin götürdüğü yere. Kendi istekleri dışındaki her şeye karşı vurdumduymazdır.
    Evet, Tante Rosa at cambazı olamadı, ama başkalarının onun için kurduğu, istemediği bir hayatı da yaşamadı.
    Son olarak meine liebe Tante Rosa, Batı’nın tüm ahlaksızlıklarını ve seni çok seviyorum. Buna rağmen Batı’nın düşünen kısmı da bir o kadar güzel, hayatta kalmak için; bir zorunluluk olarak asgari düzeyde düşünmenin aksine.
    Birkaç alıntı yazıp, geride kalacak olan milyonlarca güzel cümleyi, cümlenin öncesindeki ve ardındaki cümlelerle bütünleyip, güzel bir cümleyi ilk kez okumanın sevincini o bütünlükle büyütün diye yazmayacağım, belki bunu üşenmeden okuyacaklar olursa diye.
    *“… ve evini sırtında taşıyan hayvanı sevmedi. Evin kişiden ayrı, yıkılabilir bir nen olduğunu, olması gerektiğini o gün anladı.”
    *”Yağmur yağdı mı strudel yemek bir kahvede, vallahi hayat güzel, diyen biri çıkabilir.”
    *”Tekrar tekrar çirkinlikleri yaşamaktır ihtiyarlık. Bir insan erken gelen yaşlılıklarından sorumludur. Çok konuşmak hiçbir şeyi düzeltmedi. İstediğin kadar yeniden başla anlatmaya, bütün sözcükleri evir çevir; çirkin tekrarları sıvayamazsın. Bir kadının bir kez yalancılıktan inlemesi bile fazladır. Bir kez yalancıktan sokulması. Çirkinleri tekrarlamaktansa enayi başlangıçlara koşturmalı.”
    *”Bir kedi her zaman güzeldir. Açlık, tokluk, aşk, nefret tanımayan sürekli bir güzellik.”

  • Gulen

    Aslında tam 3 değil ama 4'e de yakın bulmadım; Sevgi Soysal'ın diğer eserleri kadar güzel değil bence. Tante Rosa ile empati kuramadım, çünkü ben kadının çocuklarını bırakıp gitmesini anlamıyorum, insan şehrini, Kocasını vb. Bırakıp gidebilir ama çocukları da alsın yanına. Tüm kitap boyunca bunu merak ettim ne oldu Rosa'nın çocukları diye. Kadınların önüne bu sunulmamalı, kadın kendini erkek ile tanımlamamalı, sadece güzellikten, vücuttan ve tatlı dilden ibaret olmamalı. Bir erkek bulamadığında da kendine bakabilmeli- maddi olarak. Rosa'ya üzülüyor insan en sonunda.