yılların çok partili hayata geçiş sancılarını yaşayan Türkiye'sinde bir Anadolu kasabası, . . Romanda, sempatik ve genç bir aile babası olan başkarakter avukat Rahmi ile henüz ilk adımlarını atmakta olan Türkiye demokrasisinin topluma, özellikle de kırsala yansımalarını görüyoruz.
Zamanın Atatürk'ün teşvikiyle kurulan Serbest Fırka, ülkede gerçek demokrasiyi inşa etmek için, yine Atatürk'ün belirlediği kişilerce kurulmuştur.
Serbest Fırka'nın kurucuları, Atatürk ile omuz omuza savaşmış, gerçekte onun ahbabı kimseler olsalar da, bu yeni fırkanın destekçileri ile Halk Fırkası'nın destekçileri birbirlerine düşman kesilmiştir.
Rahmi, bu durumun insanlar arasında yaratacağı kopuşu kestirse ve bu rüzgara kapılmak istemese de şartlar onu zorlamış ve kendini siyasetin tam ortasında bulmuştur.
Ve Rahmi'nin beklediği olmuş, yeni parti niyet edilenin aksine halka sadece gerilim ve ayrıştırma getirmiştir, Elbette bu kopuş sadece halk arasında yaşanıp bitmiş ve Ankara'yı hiç mi hiç etkilememiştir, Bu durumu Rahmi'nin ağzından şöyle okuruz: Fırtına, şöyle veya böyle, şu veya bu sonuçla dinecek, deniz durulacak, Ankara'da da, Babı Ali'de de pek bir değişiklik olmayacaktı, Ama bu dükkanlar, bu kahveler, bu çarşı pazar, . . ve bu evler"
Tepeden inmeci hamlelerin halkta karşılık bulmadığını, "kaleminden kan damlayan" gazete yazarlarının halkı nasıl kışkırttığını, iki siyasi partinin karşılıklı fikir alışverişi edecekleri yerde, çocukların buldukları böcekleri gizli bir hırsla öldüresiye ezmeleri gibi birbirlerini nasıl ezmeye çalıştıklarını
acı bir şekilde görüyoruz.
Tüm bunların günümüz Türkiye siyasetinden aslından hiç de uzak olmadığını, demokrasi adına belki de o günden bu güne bir arpa boyu yol alınamadığı daha acı bir şekilde görüyoruz.
“Fırkacılık milleti birbirine düşürmeden, düşman etmeden yapılabilirdi ve kesin olarak yapılmalıydı, Ve fırkacılık,karşıya sövüp saymadan,çamur atmadan çok önce, hatta, karşıyı eleştirmeden önce,kendi ilke ve amaçlarını, uygulama yöntemlerini anlatmak olmalıydı.
. ve olabilir sanıyordu”
Yağmur Beklerken Serbest Fırkanın neden dağıldığını, o zamanı çok güzel bir biçimde açıklamış bir roman.
Yağmur Beklerken'de Serbest Fırka olgusunun Türk insanlarını ne hale getirdiğini görüyoruz, Anadoluda bir kasabanın dünü ve bugünü, ne yazık ki yarınını da özetliyor, Gün olup aynı ülküde buluşabilen insanların fırtına dindiğinde çıkarları için birbirlerine nasıl da düşman olabildiklerine şaşırmıyorsunuz, zira içinde yaşıyorsunuz.
Ankaradaki, Babıalideki masabaşı hesaplarının Anadoluda nasıl ayrışmalara sebep olduğunu, linç kültürünü tetiklemesini bugünün siyasetçilerinin görebilmesi açısından önemli.
Biliyorlar, görüyorlar da işlerine geliyor belki de, Ne demiş kitapta Tarık Buğra “ Oysa sahnedekiler, son perde de kapandıktan sonra, gişede toplanan paraları paylaşacaklar, kaderlerinin o gelire bağlı olduğunu hiçbir zaman unutmayacaklardı.
” Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi, . .büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi, Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takriri Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir.
Yağmur Beklerkende Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyetin bir bilançosunu da yapmaktadır.
de DPyi zafere taşıyacak hareketin ipuçları, bu hareketin odağında yer alan sağ/muhafazakâr zihniyetin devlet, demokrasi, parti, . . kavramlarının sosyopolitiği, psikolojisi, Yağmur Beklerkenin o alabildiğine gerçekçi, canlı taşra tipleri ve diyalogları içerisine gayet ustaca serpiştirilmiştir.
Bu haliyle bu kitap, sadece Serbest Fırkanın kapatılması öncesi Türkiye taşrasının değil, darbeler öncesi Türkiyenin sağ/muhafazakâr gözden görünümü olarak da okunabilir.
Eylültarihinde Akşehirde doğdu, İlk ve ortaokulu Akşehirde okudu, İstanbul Lisesinin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesine aldırdı ve liseyi burada bitirdi.
. Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı.
Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesinde muallim muavini olarak işe başladı, Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlumuz adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edildi.
. Ancak, Tarık Buğraya bu para yerine altın bir kalemEylültarihinde Akşehirde doğdu, İlk ve ortaokulu Akşehirde okudu, İstanbul Lisesinin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesine aldırdı ve liseyi burada bitirdi.
. Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı.
Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesinde muallim muavini olarak işe başladı, Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlumuz adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edildi.
. Ancak, Tarık Buğraya bu para yerine altın bir kalem ödül olarak verildi, Aynı yarışmada Doğan Nadinin bölük komutanı birinci ilan edildi ve bu zatın hikayeci olarak adına ikinci bir kez daha rastlanılamadı.
Yine de bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehire dönerek Nasrettin Hoca gazetesini çıkardıTemmuzHaziran.
Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul gazetesi, Yol Dergisive Tercüman gazetesindesanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı.
Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra,Şubattarihinde İstanbulda öldü, sitelink.
Collect Yağmur Beklerken Originated By Tarık Buğra Issued As Textbook
Tarık Buğra